Dünya Engelliler Haftası

Her yıl 10-16 Mayıs tarihleri arasını kapsayan “Dünya Engelliler Haftası” engelli bireylerin de herkes gibi hayata karışabileceğine dikkatin çekildiği çeşitli etkinliklerle kutlanmaktadır.

Engellilik oldukça çeşitlilik göstermekte olup doğumda beklenen yaşam süresinin uzaması ve kronik hastalıklardaki artışla birlikte engelli sayısında da artış yaşanmaktadır.

Bakanlığımız da engelli vatandaşlarımızın mümkün olan en iyi sağlık seviyesine sahip olabilmeleri ve kaliteli sağlık hizmetlerinden en iyi şekilde faydalanabilmeleri için gerekli tedbirleri almaktadır.

Bu bağlamda; halkımızın sağlık düzeyinin yükseltmesi ve geliştirilmesi için bedensel, zihinsel, sosyal ya da ekonomik koşulları nedeniyle özel ihtiyacı olan insanların sağlıklarının korunmasına ve ihtiyaçlarına uygun sağlık hizmetlerini kolay erişebilir bir şekilde almalarına yönelik faaliyetlerimiz devam etmektedir.

Bakanlığımız, bu kapsamda bebeklerimize yönelik olarak aşağıdaki programları yürütmektedir:

Yenidoğan İşitme Taraması
Fenilketonüri, Biyotidinaz ve Hipotiroidi Taraması
Gelişimsel Kalça Displazisi Erken Tanı ve Tedavisi
Kistik Fibrozis ve Konjenital Adrenal Hiperplazi Taraması
Spinal Muskuler Atrofi (SMA) Taraması
Hemoglobinopati Taramaları
Erken Yaş Taramaları (kırma kusurları, işitme taramaları)

Bunlara ilave olarak beş yaş altındaki çocuklarda kaza ve yaralanmaların önlenmesi amacıyla da 2015 yılından beri “Çocuk Güvenliğinin Sağlanması Programı” yürütülmektedir.

Bu programların yanı sıra 2012 yılında yayımlanan “Sağlık Kurumlarında Engelliler İçin Temel Ulaşılabilirlik Rehberi” ile sağlık kuruluşlarımızın engelli bireyler için daha erişilebilir hale getirilmesi sağlanmıştır.

Hastanelerimizde görev yapan 10.937 personelin, MEB Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğü ile yapılan protokol çerçevesinde işaret dili eğitimi almasını sağlamıştır.

Eve ya da yatağa bağımlı hastalarımıza uzaktan sağlık raporu düzenlenmesi uygulaması ise 81 ilimizde 90 hastanemizde hayata geçirilmiştir.

Sağlık kuruluşlarında engelli ve yaşlı hastaların hizmet alımlarını kolaylaştıracak, işlemlerinde yardımcı olacak refakatçi personel (hostes hizmeti) temin edilmesi, poliklinik hizmetlerinde öncelik sırasına uygun hareket edilmesi sağlanmıştır.

ESİM (Engelsiz Sağlık İletişim Merkezi) uygulaması üzerinden işitme engelli vatandaşlarımız ile işaret dili kullanarak iletişim kurulması sağlanmış; hastaneler, aile sağlığı merkezleri, ağız ve diş sağlığı merkezlerinden randevu alınması kolaylaştırılmış, işitme engelli vatandaşlarımızın hekim ile işaret dili kullanarak iletişim kurmalarına imkân sağlanmıştır.

Benzer şekilde görme ve işitme yetersizliği olan kişiler için e-Nabız web sitesindeki menüler, klavye veya klavye ara yüzü üzerinden çalıştırılabilecek şekilde ayarlanmıştır.

Engel durumu olsun ya da olmasın ebeveynler, e-Nabız’da yer alan “Çocuklarım” bölümünden 18 yaş altındaki çocuklarının sağlık verilerine erişebilmekte, çocukları için aşı/doktor randevusu alabilmektedir.

Engelliliğin önlenmesi, engellilere yönelik tedavi ve rehabilitasyon hizmetlerinin sunulması, bireylerin engellilikle ilgili farkındalığının artırılması ve engellilerin kendi haklarının bilincine varması konuları çok sektörlü bir iş birliğini gerektirmektedir.

Hafta vesileyle engelli vatandaşlarımızın her zaman yanlarında olduğumuzu belirtir, sağlıklı ve engelsiz bir yaşam dileriz.

Aşı Haftası (24-30 Nisan 2023)

Avrupa Aşı Haftası ilk olarak 2005 yılında, her çocuğun aşı ile önlenebilir hastalıklardan korunma ihtiyacının ve hak-kının olduğu konusunda toplumsal farkındalığı arttırmak amacıyla kutlanmaya başlamıştır. Bu yıl da Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Avrupa Bölgesi’nde 23-29 Nisan 2023 tarihleri arasında, sağlıklı yaşamın korunmasında ve hastalıkların önlenmesinde aşılamanın önemi ve farkındalığını arttırmak için kutlanacaktır.

Bilindiği gibi, Ülkemizde 1981 yılından bu yana yürütülen Genişletilmiş Bağışıklama Programı kapsamında başarılı çalışmalar yapılmıştır. Bu program kapsamında; boğmaca, difteri, tetanoz, kızamık, kızamıkçık, kabakulak, tüberküloz, çocuk felci, hepatit B, Haemophilus influenzae tip b, konjuge pnömokok, hepatit A ve suçiçeği aşısı tüm bebeklerimize üc-retsiz olarak sağlık kuruluşlarında uygulanmaktadır. Aşılama kapsayıcılık hızlarının gittikçe yükselmesine bağlı olarak aşı ile korunulabilir hastalıkların hastalık ve ölüm hızlarında belirgin düşüşler sağlanmıştır. Örneğin poliomiyelit (çocuk felci) vakası 1998 yılından beri ülkemizde görülmemektedir. DSÖ tarafından Anne ve Yenidoğan Tetanoz Eliminasyonu Programı kapsamında yürütülen yaygın aşılama çalışmaları sonucunda 2009 yılında hastalığın ülkemizde en az düzeye indirildiği belgelenmiştir.

Ülkemizde rutin çocukluk dönemi aşılama çalışmalarına ek olarak, belirlenmiş risk gruplarında ki vatandaşlarımıza yönelik aşılama hizmetleri de verilmektedir.

DSÖ Avrupa Bölgesi, bu yıl ki kutlamalar çerçeve-sinde “Eksik Aşıların Tamamlanması”nı tema olarak belirlemiştir. Aşılama takvimimiz Bağışıklama Bilimsel Danışma Kurulu’nun (BDK) tavsiyeleri ve dünyadaki bilimsel gelişmeler takip edilerek oluşturulmakta ve güncellenmektedir.

İnsanlık tarihinde büyük salgınlara ve ölümlere yol açan pek çok hastalık günümüzde aşılamanın bir zaferi ve aşının gücü olarak artık görülmemektedir. Örneğin çiçek hastalığı 1977 yılından itibaren aşılama sayesinde tamamen yok edilmiş, hastalık etkeninin yok edilmesi üzerine 1987 yılında çiçek aşısı uygulamalarına ihtiyaç kalmadığından aşılaması tüm dünyada durdurulmuştur.

Yine çok önemli bir çocukluk çağı bulaşıcı hastalığı olan çocuk felci (poliomyelit) hastalığına karşı dünya genelinde yaygın aşılama çalışmaları yapılmış ve hastalık yok edilme aşamasına gelmiştir. 1950’li yıllarda yaklaşık her yıl 100 bin civarında çocuğun hastalanmasına ve en az %10 kadarının ömür boyu sakat kalmasına yol açan bu hastalık, aşı-lama çalışmalarının yaygınlaşması sonucu 1990’lı yılların başında 12 bin vakaya kadar gerilemiştir. 2022 yılına gelindiğinde ise, mevcut vaka sayısı 30’a inmiş ve yalnızca 2 ülkede görülmektedir. Ülkemizde son çocuk felci vakası 26 Kasım 1998 tarihinde görülmüş, 25 yıldır çocuk felci vakası tespit edilmemiştir. Ülkemizin de içinde bulunduğu Dünya Sağlık Örgütü Avrupa Bölgesi 21 Haziran 2002’de Poliodan Arındırılmış Bölge Sertifikası almıştır.

Kızamık vakalarının sayısı da, aşısı bulunmadan önceki dönemde (1960’lı yılların başı) dünyada 30 milyon, hastalığa bağlı ölümler ise yıllık 888 bin olarak tahmin edilmektedir. Aşının uygulanmaya başlaması ve bunun yaygınlaşması ile %30 oranında vaka ve ölüm sayıları azalmıştır.

Örneğin Ülkemizde, 2002 yılından bu yana yürütülmekte olan kızamık eliminasyon programı kapsamında gerçekleştirilen yoğun aşılama çalışmaları kızamık vaka sayılarında önemli bir azalma sağlamıştır. Ancak, halen dünyada kızamık virüsü dolaşımı devam etmektedir. 2009 yılından itibaren de özellikle de Doğu Avrupa’dan başlayarak Batı Avrupa ülkelerine sirayet eden büyük kızamık salgınları yaşanmış ve halen yaşanmaktadır. Bu nedenle, virüs dolaşımının devamlılığında rol oynayabilecek olan aşısız veya eksik aşılı tüm çocukların kızamık içeren aşı ile aşılanmaları son derece önemlidir. Bütün bu örnekler; aşıların hastalıklarla mücadelede etkililiklerinin çok yüksek olduğunu göstermektedir.

Bu başarının devam ettirilmesi aşılama yüzdelerinin yüksek düzeyde sürdürülmesi ile mümkündür. Aşılama hizmetlerinde kısa sürelerle de olsa bir aksama olması duyarlı bireylerin birikimiyle birlikte aşı ile önlenebilir hastalıkların salgını olasılığını ortaya çıkarabileceğinden hizmetlerin devamlılığının sağlanması büyük önem taşımaktadır.

Ebeveynler çocuklarının aşılanma durumunu takip etme-li, aşı zamanı geldiğinde aile hekimleriyle iletişime geçerek aşı uygulama zamanı ve konusunda bilgi almalıdırlar. Ülkemizde yaşanabilecek salgınların insan bedeninde yaratabileceği tahribatın önlenmesinde çocuklarımız ve bizler için bir şans olan aşıları yaptırmanın vatandaşlarımızca benimsenme-si önemlidir.

Aşı ile önlenebilir hastalıklardan korunmak her bireyin ihtiyacı ve hakkıdır. Aşı Haftası vesilesiyle, çocuklarını aşıla-tarak hem onları, hem de aşılanamayan çocukların korunmasını sağlayan anne ve babalara, aşılama çalışmalarını destekleyen siz değerli basın mensuplarına ve sağlık çalışanlarımıza teşekkür ederiz.

8 Mart Dünya Kadınlar Günü – Kadın ve Obezite

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 16 Aralık 1977 tarihinde 8 Mart’ın “Dünya Kadınlar Günü” olarak anılmasını kabul etmiş olup, ülkemizde de 1984 yılından itibaren her yıl çeşitli etkinliklerle anılmaktadır.
Bulaşıcı olmayan hastalıklar (BOH), günümüzde dünyadaki en büyük salgınlardan biridir. BOH’ nin altında yaygın, önlenebilir risk faktörleri yatmaktadır. Bu faktörler tütün kullanımı, hareketsizlik, sağlıksız beslenme ve alkol kullanımıdır. Bu önlenebilir risk faktörleri yüksek tansiyon, fazla kilo/obezite, hiperglisemi ve hiperlipidemi olmak üzere dört önemli metabolik/fizyolojik değişikliğe yol açar. Bunlara bağlı ölümler bakımından dünyadaki başlıca BOH risk faktörleri sırasıyla; yüksek tansiyon (tüm dünyada ölümlerin % 13’ü buna bağlıdır); tütün kullanımı (% 9), yüksek kan şekeri (% 6), hareketsizlik (% 6) ve fazla kilo ile obezite (% 5) dir.

KADIN VE OBEZİTE
Obezite (şişmanlık) ve obezite ile ilişkili hastalıklar, hayat kalitesini düşüren ve aynı zamanda insan hayatının kısalmasına yol açan çok nedenli kronik bir hastalıktır. Ülkemizde şişmanlığın özellikle kadınlarda görülme sıklığı gittikçe artmaktadır. Bunun sonucunda da şişmanlığın sağlık üzerindeki etkileri ciddi boyutlara ulaşmaktadır. Obezitenin oluşmasında başlıca risk faktörleri; aşırı ve yanlış beslenme alışkanlıkları, yetersiz fiziksel aktivite, yaş, cinsiyet, eğitim düzeyi, hormonal ve metabolik etmenlerdir.
Fazla kilo ve obezite yüzünden her yıl en az 2,8 milyon kisi hayatını kaybetmektedir. Kalp hastalığı, felç ve diyabet riskleri; beden kütle indeksinin (BKİ) artmasına bağlı olarak giderek artmaktadır. BKİ’ nin artması da belli kanserlere ilişkin riski artırmaktadır.

KADINLARDA TÜRKİYE BESLENME VE SAĞLIK ARAŞTIRMASI (TBSA) 2017 BAZI SONUÇLAR:

TBSA 2017’ye katılan 15 ve üzeri yaş grubu kadınların %7.7’ si kendilerini zayıf, %41.7’si normal vücut ağırlığında, %50.7’si ise fazla kilolu ve şişman (obez) olarak değerlendirmektedir. Kadınların %11.1’i vücut ağırlığı kaybetmek için diyet ya da başka bir uygulama yaptıklarını ifade etmişlerdir.

Türkiye’de Yıllara Göre Ölçüm Yapılan Araştırmalarda 20 Yaş ve Üzeri Kadınlarda Obezite Durumu;

TURDEP-1998 % 30

TBSA-2010 % 41

TBSA-2017 % 42.6

Kadınlarda Beden Kütle İndeksi (BKİ) sınıflamasına göre dağılım

Kadınlarda 15 ve üzeri yaş grubundakilerin %2.1’i zayıf, %31.2’si normal, %27.6’sı fazla kilolu %32.7’si obez, %6.4’ü ise morbid obezdir.

19 ve üzeri yaş grubundakilerin %2.1’i zayıf, %26.0’sı normal, %29.2’si fazla kilolu, %35.6’sı obez, %7.0’si ise morbid obezdir.

19-64 yaş grubundakilerin %2.3’ü zayıf, %30.0’ı normal, %28.5’i fazla kilolu, %33.1’i obez, %6.2’si ise morbid obezdir.

65 ve üzeri yaş grubundakilerin %1.0’i zayıf, %9.6’sı normal, %28.2’si fazla kilolu, %50.1’i obez, %11.0’i ise morbid obezdir.

Kadınlarda 15 ve üzeri yaş fazla kilolu ve obez bireylerin NUTS (İstatistiksel Bölge Birimleri Sınıflaması) bölgelerine göre dağılımı (%)

Küresel Fiziksel Aktivite Anketi. Bireyleri sınıflandırmak için önerilen üç fiziksel aktivite seviyesi: düzeyi; düşük, orta ve yüksektir.*MET:Metabolik Eş Değerlikler

Beslenme Alışkanlıkları ve Beslenme Durumu:

15 ve üzeri yaş grubu kadınlarda günlük ortalama su tüketimi 1423.8 mL’dir. Türkiye Beslenme Rehberi’ ne göre kadınlarda 2000 ml önerilmektedir.
15 ve üzeri yaş grubu kadınlarda günlük ortalama enerji alımı 1624.8 kkal’dir. Enerjinin protein, yağ ve karbonhidrattan sağlanma oranları sırasıyla %14.7, %35.3,%50.0’dir.
Günlük lif (posa) alım miktarı kadınlarda 20.1g’dır. Türkiye Beslenme Rehberi’ ne göre erkek ve kadınlarda 25 gr posa önerilmektedir

Kadınlar için Türkiye Beslenme Rehberi (TÜBER 2016)’nde önerilen besin grupları tüketim miktarları :

BESİN GRUPLARI

ÖNERİLEN MİKTARLAR

Süt ve Süt Ürünleri Grubu

3 porsiyon

Et, Yumurta, Kurubaklagiller ve Yağlı Tohumlar Grubu **

2.5- 3 porsiyon

Ekmek ve Tahıl Grubu Besinler***

3.5-4 porsiyon

Taze Sebze Grubu****

2.5 porsiyon

Taze Meyve Grubu*****

2 porsiyon

* 1 porsiyon süt=240 mL, 1 porsiyon yoğurt= 200 mL 1 porsiyon beyaz peynir= 60 g

** Bu gruptaki besinlerin 1 porsiyonu: Kırmızı et ve tavuk-pişmiş 3-4 ızgara köfte veya 1 el ayası kadar et, tavuk (80 g.), Balık-pişmiş (150 gr), Yumurta (100 gr)-2 küçük boy, Kurubaklagiller-pişmiş 8-10 yemek kaşığı (130 gr), Fındık 30 adet/1 avuç 30 gr, Ceviz 4 adet 30 gr.

*** Bu gruptaki besinlerin 1 porsiyonu:2 ince dilim ekmek (50 gr), 4-5 yemek kaşığı makarna (75 gr pişmiş), 4-5 yemek kaşığı bulgur veya pirinç (90 gr pişmiş), kahvaltılık tahıl gevreği 30 gr veya 1 kupa

****Sebzelerin 1 posiyonu : Koyu sarı renkli sebzeler, koyu yeşil yapraklı sebzeler ve diğer sebzeler için çiğ/pişmiş 1 kupa, patates ve mısır için yarım kupa doğranmış, havuç 1 orta boy

***** Meyvelerin 1 porsiyonu:Portakal, elma, armut, muz gibi besinlerin 1 orta boyu- kayısı, erik gibi meyveler 4-7 adet-kiraz, çilek gibi meyveler 10-15 adet-karpuz ve kavun 3 parmak genişliğinde 2 dilim

Günlük Sıvı gereksinimi 1.5-2 litredir(8-10 bardak). 3 bardağı su olarak tercih edilmelidir.

Saglikli_yemek_tabagi.jpg

Sağlıklı yaşam biçimi için besn gruplarına göre tabak model geliştirilmştir. “Sağlıklı Yemek Tabağı”nda beş besin grubu yer almalıdır. Hedef; her öğünde oluşturulacak tabakta her besin grubundan bir besinin yer alması ve tüketilmesidir. Her öğünde tabağın yanında su yer almalıdır. Günlük beslenmede zeytinyağının yer alması, aktif yaşamın desteklenmes sağlıklı yaşam biçiminin tamamlayıcısı olarak önem taşımaktadır.

Kaynak: Türkiye Beslenme Rehberi 2019, Türkiye Beslenme ve Sağlık Araştırması 2017

Dünya Su Günü

Su Tüketiminin Sağlık Açısından Önemi ve Suyun Önemi

Su, insan yaşamı için vazgeçilmezdir. İklim değişikliği ve gelecekteki su gereksinimlerini düşünerek su kaynaklarımızı dikkatli harcamak gelecek nesillerimize borcumuzdur. 2023 Dünya Su Günü teması olarak su ve sanitasyon krizini çözmek için değişimi hızlandırmak ve suya hakettiği hayati değeri vermek her insanımızın görevidir.

Suyun vücut çalışmasındaki görevleri saymakla bitmemekle birlikte yiyeceklerin sindirimi, emilimi, taşınması, hücrede biyokimyasal tepkimelerin oluşumu, organizmadan zararlı maddelerin atımı, vücut ısısının denetimi ve eklemler arası kayganlığın sağlanması suyun başlıca işlevleridir.Su ve içecekler vücut su dengesinin korunmasında önemlidir. Günde böbreklerden 1500 mL, deriden 500 mL, bağırsaklardan 300 mL ve solunumla 300 mL olmak üzere yaklaşık 2500 mL su kaybı olur. Bu kayıp, yiyecek ve içeceklerle alınan su ile yerine konmalı, “hidrasyon” denilen su dengesi sağlanmalıdır. Kaybolan suyun yerine konmaması sonucu vücut suyunun azalması dehidratasyon olarak tanımlanır. Aşırı su kaybı tehlikelidir. Su vücut için en doğal ve önemli sıvı kaynağıdır.Vücutta aşırı sıvı kaybı tehlikelidir. Özellikle bebekler dehidratasyon açısından en riskli gruptur.

Suyun vücut çalışmasındaki görevleri;

Besinlerin sindirimi, besin ögelerinin emilimi ve hücrelere taşınması,
Hücrelerdeki biyokimyasal tepkimelerin oluşması,
Hücre, doku ve organ ve organ sistemlerinin çalışması,
Metabolizma sonucu oluşan zararlı maddelerin taşınması ve atılması,
Vücut ısısının denetimi,
Eklemlerin kayganlığının sağlanması,
Kalsiyum, magnezyum flor gibi mineralleri sağlaması.

Sıvı gereksinmesinin karşılanmasında su başlıca tercih olmalıdır. Su en iyi şekilde hidrasyon sağlayan içecektir. Ayrıca; diş ve kemik sağlığında yer alan flor, kalsiyum, magnezyum ve sodyum içerir.

Susama hissi su ile giderilmelidir. Su gereksinmesi hava sıcaklığı, vücut yapısı, fiziksel aktivite ve tüketilen diyete göre değişir. Sıcak havada, fazla fiziksel aktivite yapıldığında ve diyette protein ve tuz miktarı fazla olduğunda terleme ve böbrekler, ateşli hastalıklarda solunum, ishalde bağırsak yolarıyla su atımı yükselir ve su/ sıvı gereksinimi artar. Su kaybı sonucu plazma yoğunluğunun %1 oranında artması ile susama merkezi uyarılır ve susama duygusu gelişir. Ancak suyla birlikte sodyum, potasyum gibi mineraller de kaybedildiği zaman susama merkezi uyarılmaz ve susama duygusu gelişmez. Masamızda ya da yakınımızda bir bardak su ve çantamızda da bir şişe su bulunmalıdır. Altmışbeş yaşından sonra susama hissi azaldığı için bu bireyler susamadan su içmeye özen göstermelidir. Sular, nane, çubuk tarçın, limon, meyveden yapılmış buzlar ile aromalandırılabilir. Günde 8 su bardağı su içiniz şeklindeki öneri bazı bireyler için yetersiz, bazıları için ise fazla olabilir. Bununla birlikte iyi bir hedef olarak düşünülmelidir. Su dengesinin sağlanmasının yaşamsal önemi vardır.

Günlük su gereksinmesi: 35 mL x vücut ağırlığı (kg) şeklinde hesaplanabilir.

İdrar renginin koyulaşması su gereksinmesinin karşılanmadığının göstergesidir.

Türkiye Beslenme ve Sağlık Araştırması (TBSA) 2017’ye göre bireylerin günlük su tüketim ortalaması 1594.3±968.99 mL (erkeklerin1766.4±1039.56 mL kadınların 1 423.8±860.38 mL) olarak bulunmuştur.

Kaynak:

*Türkiye Beslenme Rehberi, TBSA 2017

*Türkiye Beslenme Rehberi (TÜBER) 2022

* https://www.worldwaterday.org

Alo 191 Web Sayfası

Alo 191 Uyuşturucu ile Mücadele Danışma ve Destek Hattı Web Sayfası

ALO 191 Uyuşturucu ile Mücadele Danışma ve Destek Hattı; uyuşturucu ile ilgili danışma ve destek hizmetlerinin verildiği, kişiye uygun gerekli yönlendirmelerin yapıldığı, bu anlamda vatandaşların uyuşturucuyla mücadele kapsamında danışmanlık hizmeti alabilecekleri bir danışma ve destek hattı olarak 08.07.2015 tarihinden itibaren hizmet vermektedir. Önleme, tedavi ve rehabilitasyon mekanizmalarını destekleyerek güçlendirecek şekilde organize edilmiş olan ALO 191 Uyuşturucu ile Mücadele Danışma ve Destek Hattına vatandaşlarımız 7 gün 24 saat ulaşabilmektedir. Bu hizmetten internet üzerinden faydalanmak isteyen vatandaşlarımıza yönelik hazırlanmış olan “Alo 191 Uyuşturucu ile Mücadele Danışma ve Destek Hattı Web Sayfası”, “alo191uyusturucuilemucadele.saglik.gov.tr” alan adıyla kullanıma açılmıştır.

 

http://alo191uyusturucuilemucadele.saglik.gov.tr/

28 Temmuz Dünya Hepatit Günü

Ciddi halk sağlığı sorunlarından olan Hepatit hastalığına dikkat çekmek amacıyla 28 Temmuz günü “Dünya Hepatit Günü” olarak kabul edilmektedir. “Dünya Hepatit Günü”nün 2017 yılı teması, Dünya Sağlık Örgütü tarafından “Hepatiti ortadan kaldırın” olarak belirlenmiştir.

 

Hepatit, karaciğer hücrelerinin harabiyetine neden olan çoğunlukla virüslerle bulaşan bir enfeksiyon hastalığıdır. Hepatit hastalığına neden olan farklı tip virüsler (A, B, C, D ve E) vardır.

 

Hepatit A, mikrobu barındıran su ve besin maddelerinin ağızdan alınması ile oluşur. Tuvalet hijyeni kötü olan kişilerin ellerini yıkamaması ve sonrasında yiyecek-içeceklere dokunması sonucu kişiden kişiye bulaşır. Bu nedenle, kişisel hijyenin ve sağlık koşullarının yetersiz ve kötü olduğu toplu yaşanan yerlerde kolayca yayılır.

 

Hepatit A Risk Grupları:

  •          Kronik karaciğer hastalığı
  •          Kronik HBV/HCV enfeksiyonu
  •          HIV/AIDS
  •          Pıhtılaşma bozukluğu olanlar
  •          Organ ve kemik iliği nakli adayları ve alıcılar
  •          Kanalizasyon işçileri
  •          Temizlik işçileri
  •          Askeri personel
  •          Kreşlerde çalışanlar
  •          Zihinsel engelli hastaların bakıldığı merkezlerde kalanlar ve çalışanlar
  •          Hepatit A’nın yaygın olduğu yere yolculuk edenler

 

Hepatit B ve Hepatit C virüsleri uzun vadede kronik karaciğer hastalığı, siroz veya karaciğer kanserine yol açabildiği için ayrıca bir öneme sahiptir.

Hepatit B ve C hastalığına sebep olan virüsler sessizdir. Yani pek çok insan farkında olmadan bu virüsü almış olabilir ve hiçbir belirti olmaksızın bu virüsü taşıyabilir. Tedavi edilmez ise her iki virüs de kronik karaciğer hastalığı, siroz veya karaciğer kanseri gibi yaşamı tehdit eden hastalıklar ya da ölüm ile sonuçlanabilir.

Hepatit B virüsü; enfekte kan ve kan ürünleri, cinsel ilişki ve enfekte anneden yenidoğan bebeğe bulaşma şeklinde kişiden kişiye yayılır. Hepatit C virüsü bulaşma yolları, Hepatit B virüsü bulaşma yolları ile benzer olmakla birlikte esas olarak enfekte kan ve kan ürünleri ile doğrudan temas yoluyla yayılır. Ancak enfekte kan ile temas etmiş diğer vücut sıvıları da bulaşma açısından kaynak olabilir.

 

 

Hepatit B Risk Grupları:

  •          Sağlık çalışanları
  •          Hemodiyaliz hastaları
  •          Solid organ ve kemik iliği nakli adayları ve alıcıları
  •          Sık kan ve kan ürünü kullanmak zorunda kalan kişiler
  •          Madde bağımlıları
  •          Hep-B taşıyıcılarının aile içi temaslılardan aşısız olanlar
  •          Çok sayıda cinsel eşi olan ve para karşılığı cinsel ilişkide bulunanlar
  •          Hep-B dışında kronik karaciğer hastalığı olan kişiler
  •          Cezaevlerinde ve ıslahevlerinde bulunan hükümlüler ve çalışanlar
  •          Berberler-kuaförler, manikür-pedikürcüler
  •          Piercing, kalıcı dövme yaptırmayı planlayan kişiler
  •          Zihinsel engelli bakımevlerinde bulunan kişiler
  •          Yetiştirme yurtlarında bulunan kişiler
  •          Güvenlik personeli (askerler ve polisler…)
  •          Kazalarda ve afetlerde ilk yardım uygulayan kişiler
  •          Bu risk gruplarının dışında, hekimin yüksek risk nedeniyle aşı uygulanmasını uygun bulduğu kişilere sağlık kuruluşlarında aşı uygulaması yapılmalıdır

 

Hepatit B ve Hepatit C tipi sarılıktan korunmak için dikkat edilmesi gereken kurallar:

  •          Tıraş bıçağı, diş fırçası, küpe, tırnak makası gibi kişisel malzemeleri diğer insanlarla paylaşmaktan kaçınmalı,
  •          Dövme veya piercing yaptırırken temiz iğneler kullanıldığından emin olunmalı,
  •          Berber ve kuaförlerde kullanılmamış traş bıçağı ve steril edilmiş ustura ve manikür-pedikür malzemeleri kullanıldığından emin olunmalıdır,
  •          Cinsel ilişki sırasında, özellikle çok eşli durumlarda, mutlaka prezervatif kullanılmalıdır,
  •          Uyuşturucu kesinlikle kullanılmamalı,
  •          Sağlık görevlileri enjeksiyon uygulamasını güvenli yöntemlerle gerçekleştirmeli, tek kullanımlık enjektör kullanılmalı,
  •          Gebeler mutlaka B tipi sarılık mikrobu olup olmadığına ilişkin test yaptırmalı,
  •          Ailede (özellikle anne baba kardeş eş gibi yakın akrabalarda) sarılık hastası, siroz veya karaciğer kanseri hastası varsa mutlaka test yaptırmalı,

 

 

Aşılanma:

  •          Hepatit A ve B virüsünden korunmanın en etkili yolu aşılanmaktır.
  •          Ülkemizde Hepatit A aşısı, çocuklara 18. ay ile 24. ayda ücretsiz uygulanmaktadır.
  •          Hepatit B aşısı bebeklere doğumda, 1.ayın sonunda ve 6.ayın sonunda; çocuklara ve risk grubunda olan kişilere 0.-1.-6. aylarda toplam 3 doz ücretsiz olarak sağlık kuruluşlarımızda uygulanmaktadır.
  •          Hepatit B aşısı, 1998 yılından beri her yeni doğan bebeğe ücretsiz olarak doğumun gerçekleştiği hastanelerde ve aile hekimliklerinde uygulanmaktadır.
  •          Hepatit C hastalığına karşı aşı henüz bulunmamaktadır.
  •          Hepatit tanısı alan kişilerin mutlaka tedavi olmaları ve sağlıklı yaşam yöntemlerini uygulamaları kendileri ile çevresinin sağlığı açısından çok önemli olduğu unutulmamalıdır.